Cuma, Mart 29, 2013

Romantik Komedi

su sinema sektorunde sinirim bir seye bozuluyorsa bu da romantik komedilerdir. nefret ediyorum ama bir şekilde izlemekten de geri kalmıyorum.. bir nevi bagimlilik bir nevi zararli. üzülüyorum yahu agliyorum durduk yere. dahası sevgili sahibi olasim geliyor dertsiz başa dert ariyorum. hic hos degil. bugun romantik komedi sektoru varsa kapitalizme hizmet etmek icin vardir arkadas.. daha cok hediye satalim efendim ne bileyim daha fazla gül satalim sevgililer gününde ciroya ciro demeyelim mantigi gütmektedir.. olan yine cocuklara olmaktadir..

her neyse. benim sevgilisi olmayanlara yonelik bir bulusum var.. o da;



tak koyuyoruz bu dalgayi filmlerin basina o zaman anliyoruz ki "bu film sevgili ile seyredilir" bosu bosuna izlemiyor aglamiyoruz veya filmin sonunda ellerimizi yana acip "ipneleeeer" diye bagirmiyoruz.. ben rtükten bunu istiyorum.. kirk yilin basi (yalan olmasin gecenlerde back to the future yayinlansin cuma günü diye telefon actim) bir sey istedim onu yapin.. bakin simdi uygulanmis halini gostericem;


soldaki fotoda ne kadar mutsuz ve sagdaki fotoda ne kadar mutlu olduklarini gorebiliyorsunuz sanirim.. işte ben romantik filmlerin boyle olmasini istiyorum..
Maksat gençleri korumaksa, uygulama bu olmali.. sonuçta geçen gün okuduğum bir araştırmaya göre intahar edenlerin yüzde 82.7'si aşk acısı yüzünden intahar ediyormuş. Eh bu hadiseler de aşk acısını arttırıyorsa, bir şey yapılmalı değil mi ama? (bu arada küsüratli verince çok şahane oldu)

ha olmadi diyelim o zaman kendimizi avutmanin yollari var. bir kere bu filmlerde yapilan serefsizlikler bir sekilde güzel lanse ediliyor.. mesela love actually de hayatimda bir arkadasimin bana yapabilecegi en büyük serefsizliklerden biri sergileniyor "karima asik olmasi" ve bunu "aman tanraaaam gercek ask" seklinde izliyoruz. olur mu lan "yarrak kari mi kalmadi sana" demezler mi? cok kizdim bakin. türke gelmiyor boyle seyler akdenizliye gelmiyor.. ben keira sanirim o karinin da agzinza sicayim ayriyeten. madem baskasina gonul verebiliyorsun niye evleniyorsun be hey saskin..



ahanda fotografini da koydum rezil ettim got oglanini . bunlar romantiklik kisvesi altinda zina yapsinlar ne bileyim yakin arkadasinin sevgilisini ayartsinlar biz de "aman ne romantik" diyip izleyelim salya sumuk.. yok arkadasim.. yok kardesim.. hugh grant bizden özür dilemeli.. bu yapilan serefsizliklare, ipneliklere bir son verilmeli.. "hugh grant özür dile!!"

Salı, Mart 26, 2013

Gül Palyaço..


çok net söylüyorum bu italya'nin türküsü "opera"dir.. ve opera salonu denen yerler de türkü bardır özünde.. adamlar opera'nin mucidi olduklari için, olayı geleneksel bir şeye çevirmişler ve avradini sevdiklerim bu işi çok iyi yapıyorlar..


Çarşamba, Mart 13, 2013

Rakı içen kadın

Rakıyı içen kadın gülüyorsa, o gülüşün ardında en az dokuz roman, on dört tane de film repliği yatar.
Rakıyı içen kadının gülüşünde, bu dünyanın en zararsız mutluluğu vardır çünkü, büyük gülerler, büyük susarlar…
Rakı içen kadın, rakıyı çok sık içmez.
Ama rakıyı içtiği an, bil ki içme zamanı gelmiştir ve konuştuklarında net konuşurlar..
O kadınlar keyfine doyum olmayan bir akşamüstü sonrasında, bir kıyıda köşede, gece sefası gibi açarlar.
O kadınlar, afet-i devrandır…..
Ve, rakı içen kadının elleri güzeldir…
O kadınlar, senden başkasını severlerken bile seni incitmezler.
Şarkı söyleyesi varsa susmalısındır. İzlemelisindir. Dinlemelisindir. Rakı içen ve şarkı söyleyen o kadını.
Rakı içen kadın, herkesle rakı içmez ve seninle rakı içiyorsa, senin için kalbinde en az yüz elli metrekare daha yer vardır.
Ve sen, bunu bildiğin için, o kadına, kalbinin tüm kapılarını beklentisizce açmış, cebindeki tüm anahtarlarıysa hiç bulmamak üzere yutmuşsundur.
Rakı içen kadın, cihanda sulhtur: ağdalı değil, nağmeli sever.
Rakı içen kadın güzeldir, masasındakiler de.. can yücel.. 


ps: italya'ya gelirken 2 şişe rakı getirdim yanıma. ve ben tüm peynirleri rakıya yakışacak mı acaba diye deniyorum şu anda.. 

Çarşamba, Mart 06, 2013

italyan güvercini uçuverdi, kanadını kırıverdi


çeyrek asırlık ömrünü türkiye'de geçirmiş biri olarak sokak hayvani olayina aşınaydım.. Yani bir büyük şehrin sokaklarinda illa ki başı boş köpekler, kediler, kazlar ve hatta koyunlar olabilirdi.. gece bazi sokaklardan geçmek sırf bu kedi köpek tarafindan taciz edilmek yüzünden bile korku dolu olabiliyordu.. hatta kendi kişisel tarihimde bir kara sayfa olan kaz saldirisina bile ugramistim..

ama bu italya'da sokak hayvani diye bir şey yok.. ve ben hiç sanmazdim ama seni özledim dönercide dürüm yerken yanıma gelip et isteyen kedi..


Cumartesi, Mart 02, 2013

The Following : İnsanlara, Ömer Seyfettin'e güvenim kalmadı!!

29 yaşında çok da dil bilmeyen bir erasmus öğrencisi olarak tabii ki ben de kendimi dizilere vermiş bulunmaktayim son 2 haftadir. diziler derken aslında direkt bir diziye verdim.. Adı "The following"


Mevzu şu şekil; artık yaşlanmış dünyadaki herkesle 6 basamakta arkadas olmaktan sıkılıp (bkz:6 degrees of kevin bacon) kalp pili takılmış, emektar bir polistir. 29 ekimlerde törensel polis kiyafetini giyip beleş şarap içmekten başka bir şey yapmamaktadir. Lakin günlerden bir gün, eskiden mahpus damina attigi bir adam hapisten kaçar.. "aman dedik kevin gel adami tekrar hapse tık" diyen polis teşkilati kevin'i göreve cagirir.. Hapisten kacan eleman Edgar Allen Poe konusunda uzman bir edebiyat professorudur.. yar doclugu, docentligi ve prof olmak için yasadigi akademik sıkıntılar kendisinde umulmaz yaralar açmış (hangimizde acmadi ki) ve manyagin teki olup edgar allen poe'nun gotik öykülerinde olduğu gibi insanlari öldürmeye başlamıştır (akademik kariyer peşinde olan hangimiz böyle bir şeyi istemedik ki?)

Olayın dahası, joe adi verilen bu profesor bir kitap ile müritler edinmiş, türbe gibi isteyenin ziyarete geldigi hapishanesini beyin yikama fabrikasi gibi kullanmıştır. İnsanlar joe'nun muritleri olarak türlü türlü cinayet işlemekte, ve joedan emir gelene kadar toplumun kabul ettigi, hiç bir manyaklik beklemediği insanlar olarak hayatlarını sürdürmektedir (sıradan asistanlara benziyorlar bu bakima haha)

Dizi her bölümde "ulen bu da mı onlardanmış?" dedirtiyor insana ve insanliga güveniniz kalmıyor..



Ama bir yandan da düşündüm, son zamanlarda türkiye'de ecnebi diziler türkleştirmek modasinda (misal revenge'in beren saatli "intikam" a dönüşmesi gibi) bu dizi ne yapilabilir? İşte aklima gelen şekil aşağıdaki gibi


Bence the following türkçe olsa, edgar allen poe'nun yerini almasi gereken insan "ömer seyfettin'dir".. kaşağı ile masumlarin kafasina vura vura işlenen cinayetler, manyak efruz beyler, kütük ve bomba ile yapilacaklarin haddi hesabi yok.. bir noktadan sonra edgar allen poe'nun kuzgununu bile gecebilecek cilginlikta şeyler olabilir.. biyikli tombul müritleri saymiyorum bile.. hapise girmiş eleman da bence net olarak kendine "yalniz efe" diyen "çetin tekindor" olabilir.. türkiye'de akademik kariyer peşinde koşanlari resmen "manyakliga","delilige" iten bir sistem varken yapimcilarin inanirlik konusunda zerre zorluk çekecegini düşünmüyorum..