Cumartesi, Aralık 13, 2008

İspanya



ispanya "ölümün ulusal bir eglenceye dondugu tek ulustur". Böyle direk "lorca" dan arak bir şekilde gireyim yazıya. 2008'i bitiriyoruz ya, benim bu seneki yıldız olduğunu düşündüğüm ülke İspanya. 2008 yilinda inanilmaz bir kalkinma yapti bu ülke.. dahasi 2000'li yillarda aldi basini gitti.. alkislamaktan ziyade hasetle "nasil oldu da bir ülke boyle costu" diye düsünmeliyiz bence.. yani avrupa sampiyonu olan, tenisin erkekler 1 numarasina sahip olan, oscar üstüne oscar alan yonetmenler ve oyuncular cikartan, sinemasi dünyadan taktir toplayan, müzigi ile, mimarisi ile kocaman bir basari öyküsü (bilimde cok basarili degiller.. ama bir akdeniz ülkesinin bilimde basarili olmasini beklemek bence büyük hayalbazlik)

hikaye 1975 yilinda basliyor.. yillarca ülkeyi yonetmis olan franco'nun vefati ile.. sonrasinda bir kalkinma süreci, ispanyol solunun franco'ya zamanında destek vermis ailelerin onayini alma süreci.. hala sag parti basta cünkü.. ama reformlar muhalif kanattan geliyor. ve halk bir sekilde sol ile bütünlesiyor. zaman da uygun zaten.. 70'lerin komplesi dünya solunun zirve yaptigi noktadir.. sonrasinda da zaten sag darbeler ile çoşar kalkinir..

ispanyada darbelerin amerika menşeyli yapildigi donemde, bir basarisiz darbeye maruz kaliyor.. fakat bu kez kral tüm insiyatifini olaya koyarak (ki kral derken juan carlos diyelim de belli olsun adi nami.. hos her 5 kisiden birisinin (1) juan carlos oldugu bir memlekette bunu belirtmek pek yarar saglar mi bilmiyorum) darbeyi bastiriyor.. kral darbeyi bastirmadan evvel devletin basina getirilen leopoldo calvo sotelo gelir gelmez direkman ülkeyi natoya sokuyor.. bu o zamanlar cok sahane bir ayrinti olsa da simdi o kadar onemli diilmis gibi gozukmekte.. nato'ya girmek demek, zamanın konjuktoru içerisinde "merhaba, biz sovyetlere karsiyiz, ve bilakis sagciyiz" demekle esdeger bir şey..

darbe bir sekilde bastiriliyor, ve saga bu olaylardan sonra iyice sempati kaybeden halk 1982 inin bir kasim gününde, ülkeyi 1996 yilina kadar yonetecek felipe gonzalez yonetimindeki solcu hükümete kavusturuyor.. bismillah deyip iş basi yapan hükümet 92 yilindaki olimpiyatlari, ve yine ayni yildaki expo yu ülkeye getiriyor.. memleketi tüm dünyaya "ey insanlar, diktatorluk degiliz artik" seklinde lanse ediyorlar boylelikle..

82 yilindan 96 yilina kadar harala gürele içinde geciyor günler.. işte bu günlerin temelleri o günlerde atiliyor.. istikrar, iyi degil belki ama, kotu olmayan bir yonetim elinde ülkeye iyi gelen bir hadise.. sonrasinda zaten, tarihler 1996 yi gosterirken, mavi kravati ile unutamadigim (nedense) jose maria aznar hükümeti basa geliyor.. merkez sagci olsalar da feci revormist, ve cagdas bir hükümet bu.. mesela dünyadaki ilk escinsel evliligi ve evlat edinme tam haklarini bu hükümet sagliyor.. ülke zamaninda o kadar cekmis ki hos gorusuzlukten, modernizm ayagina su siralar her seye hos goru ile yaklasir durumdalar..

memleket su anda anayasal monarşi düzleminde ilerliyor.. bu ingiltere'ninkinden biraz daha krala dayali bir yonetim sekli.. yani bizde anayasa mahkemesinin yetkileri kralda var diyelim.. parti acip kapama, anayasaya uygunluk cart curt kralda bitiyor.. biz kendisini ancak tribunlerde gorebiliyoruz ama kendisi ülkenin bugünkü durumunda bas rol oynayanlardan birisi.. ayrica eyalet sistemi hüküm sürmekte.. katalunya'nin kendi devleti ne bileyim efendim, aragon'un, kordoba'nin, madrid in kendi meclisi, kendi kanunlari var.. boyle boyle 17 tane devletcik var aslen ispanyada..

hoş bu devletciklerden katalunya mesela daha fazla oznulluk hakki için cildiriyor. fakat işte gerek kral'in gerekse hükümetlerin "yaaa yormayin bizi" tadindaki tatli cikislari sayesinde, eta dahi delirgenlik yapmayi birakmis durumda..



en nihayetinde bir akdeniz devleti olmasindan kelli, kendi basina olsa sicabilecekken basinda kuzey ülkelerinden bir kac denetcinin olmasi ile sahlanmis ülkedir.. dogru.. ama avrupa birligi gelip de senin anlina silah dayamiyor reformlari yapman icin benim bildigim.. zira dayasa biz bugun sacma sapan hadiselerle ugrasmak yerine, gündemimizde sadece hangi konu basliklarinin acildigi, avrupa birligine katilim sürecinde nerede oldugumuz gibi konular olurdu.. yani en nihayetinde, onlarin da uymasi gereken kurallar ile bizim de uymamiz gereken kurallar ayni.. 86'da girip adamlar bugun buradalarsa, ve biz onlarin cok ama cok gerisindeysek, bunun altinda bizim hükümetlerimizin gerzek işlerle ugrasip sonrasinda ise halka "bizi avrupa birligine almiyorlar" demesi yatiyor..

en nihayetinde avrupa birligine girince de bitmiyor iş.. bitseydi irlanda'nin gdp'sinin bir sekilde isvicre'ninkinden büyük olmasini beklerdik.. dünyadaki en tarafsiz insanlarinin bulundugu isvicre'nin ne kisi basi milli gelirine, ne de kisi basina düsen milli hasilasina cogu avrupa memleketinin ulasamamasini baska türlü aciklayamayiz cünkü..

dedigim gibi.. bu halk en nihayetinde akdeniz halki.. sicak kanli, kendi baslarina tembel, ama iş buyurulunca sike sike yapan bir halk. avrupa birligi'nin sozlerini ciddiye alan bir yonetimle, 20 senede buraya gelebiliyorlar.. bizimkiler gorsunler, okusunlar da utansinlar gari..

geze geze avrupa'nin bir bölümünün daha sonuna geldik boylelikle.. (haha hep bunu demek istemistim)